Bilim insanları, Romanya’nın Hațeg bölgesinde yapılan kazılarda iki yeni dinozor türü keşfetti. Bu dinozorlar, sauropod adı verilen uzun boyunlu, otçul ve devasa bedenli dinozorlar grubuna ait. Yeni keşfedilen türlerin adları Petrustitan hungaricus ve Uriash kadici olarak açıklandı. Bu fosiller, dinozorların Avrupa’daki evrim süreci hakkında önemli bilgiler sunuyor.
Keşfin yapıldığı Hațeg Havzası, 70 milyon yıl önce Kretase Dönemi’nde küçük bir ada konumundaydı. Bugün Romanya sınırları içinde yer alan bu bölge, geçmişte birçok farklı dinozor türüne ev sahipliği yapmıştı. Bilim insanları uzun yıllardır burada kazılar yapıyor ve her yıl yeni bulgularla karşılaşıyor.
Bu bölge daha önce “adadaki dinozorlar küçük olur” teorisiyle tanınıyordu. Küçük adalarda sınırlı kaynaklar olduğu için, büyük hayvanların zamanla küçüldüğü düşünülüyordu. Ancak yeni keşfedilen Uriash kadici bu düşünceyi sorgulattı. Çünkü bu dinozor oldukça büyük, yaklaşık 12 metre uzunluğunda ve 7-8 ton ağırlığındaydı.
Petrustitan hungaricus, daha önce bilinen Magyarosaurus adlı dinozora çok benziyordu. Ancak kemik yapıları detaylı incelendiğinde, aslında farklı bir tür olduğu ortaya çıktı. Bu tür daha küçük ve ince yapılı bir sauropoddu.
Uriash kadici ise tam tersi, oldukça büyük ve güçlü yapılı bir dinozordu. Boyutlarıyla adadaki “küçülme kuralı”na istisna oluşturdu. Bu durum, farklı sauropod türlerinin aynı anda, aynı bölgede ama farklı şekillerde evrimleşmiş olabileceğini gösteriyor.
Bilim insanları, bu türlerin atalarının Afrika, Asya veya Güney Amerika’dan gelmiş olabileceğini düşünüyor. O dönemde kara parçaları birbirine daha yakın olduğu için dinozorların göç etmesi mümkündü. Bu da Avrupa’nın dinozor çeşitliliği açısından sanıldığından daha zengin olduğunu ortaya koyuyor.
Romanya’da keşfedilen Petrustitan ve Uriash, sadece yeni türler değil, aynı zamanda geçmiş hakkındaki bilgilerimizi yeniden değerlendirmemizi sağlayan önemli bulgulardır. Bu iki dinozor, küçük bir adada bile ne kadar çeşitli ve şaşırtıcı bir yaşamın olabileceğini gösteriyor. Ayrıca fosillerin, doğru yorumlandığında tarih öncesi yaşamı ne kadar derinlemesine anlatabileceğini kanıtlıyor.